16 Mayıs 2008 Cuma

İşletme Faciası

Yaklaşık 15-20 gündür süren raf düzenlemesi ve tadilat çalışması Kipanın başına bela olacağa benziyor. Bildiğiniz üzre Kipa Alışveriş merkezleri Tesco tarafından satın alındı; bu nedenle bir süredir tadilat çalışmalaro devam ediyor.Ancak gözden kaçırılan bir nokta var bu süre zarfında Kipa açık, ve insanlar alış veriş yapmaya devam ediyor ama ne derece sağlıklı bir alış veriş tartışılır???
Öncelikle Kipa, alış veriş sektöründe önde giden yerlerden biri ;Kipalar içersinde Çiğli Kipa en iyi ciroya sahip ancak şu anki tadilat ve düzenleme nedeniyle ciddi anlamda müşteri ve ciro kaybına uğruyor. Bu kadar yüksek ciroya ve kipalar içerisnde birinci sırada olan bir alışveriş merkezinin içersinde değişkliğe gidilmesi ve düzenleme yapılması başlı başına bir risk taşıyor; bunun yanı sıra bu değişikliğin şu ana kadar yirmi gündür sürmesi ve bakıldığında tahmini bir o kadar süreye ihtiyacı olması Çiğli Kipanın bu süre zarfında ciddi anlamda ciro kaybına neden olmaktadır ve ilerleyen dönemde bu kayıp devam edecektir.
Burdaki en büyük sorun anlaşılacağı üzre yönetim yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Yönetimin ilerki zamanlarda bu tadilat bittikten sonra yapmış oldukları düzenlemenin onlara ne gibi bir getiri sağlayacağı da tartışılır;anlaşılacağı kadarıyla bu, Kipa yönetimin almış olduğu çok riskli bir karardır düzenlenmenin aldığı süre bakımından ve bu dönemde kaybedilen müşteri potansiyeli bakımından önemli bir noktadır.

15 Mayıs 2008 Perşembe

Pazarlamada İnovasyonun Önemi

Günümüzde müşteriye farklı ürün sunmak neredeyse tüm pazarlamacıların sorunu haline gelmiştir.Bunun sebebi gün geçtikçe artan rekabet…Pazarlamanın asıl amacı faydadan ziyade satış olduğu için artık yeni ve farklı ürün en çok satılan ürün haline geldi.Bu noktada inovasyonun önemi ortaya çıkıyor.Varolan üründe yapılan ufak bir dizayn değişikliği bile müşterinin ilgisini çekebilir.Varolan piyasada müşteri için çok fazla alternatif var ve dolayısıyla müşteri en iyi olana yöneliyor.Bu yüzden inovasyon pazar için çok gerekli bir kavram.

Gelişen ve değişen teknolojiyle birlikte sürekli bir üretim var yeni ürünler ortaya çıkaran ve diğer firmalar tarafından bunların taklidi yapılan.O yüzden pazarlamacı yaratıcı fikirler geliştirmeli ve inovasyon için yeni teknikler bulmalı.Örneğin;oldukça ünlü bir ketçap markası olan Heinz,ketçap şişesinde yaptığı ufak bir değişiklikle satışlarını oldukça artırdı.Yaptığı şey ise ketçap şişesini ters çevirip kapağını ters yöne takmak böylece şişe ters bir şekilde duruyormuş gibi görünüyor.Bu ufak değişiklik bile müşterinin ilgisini çekmeye yetmiş.

Sonuç olarak inovasyon pazarlamacılar için her geçen gün önemi artan bir kavram.Ve bu kurtlar sofrasında müşteriyi rakip firmayaya kaptırmamak için herzaman yeniliğin peşinden gitmek gerekir.

12 Mayıs 2008 Pazartesi

HAMILTON SENİ ARASIN

Bildiğiniz gibi geçen haftasonu İstanbulPark Formula1'in en önemli yarışlarından birine ev sahipliği yaptı. Gerçekten Formula fanatikleri için mükemmel bir 3 gündü. Dünyanın en hızlı arabalarının yarıştığı bu keyifli organizasyon sayesinde de ülkemiz bir kez daha vitrinde boy göstermiş oldu. 58 turlu bu zor mücadeleyi 3 sezondur olduğu gibi Ferrari takımın pilotu Felipe Massa kazandı.
Başlığa her ne kadar tezat olsa da Massa bu yarışı kazandı. Resmi sponsorlardan Vodafone yarış öncesinde Formula severleri heyecanlandıran müthiş bir kampanya başlattı: "Hamilton Seni Yanında İstiyor". Kampanyaya göre şartları yerine getiren 1 Formula tutkununu McLaren Mercedes pilotu Lewis Hamilton cep telefonundan arayarak İstanbul Park Pisti’nde kendisi ile bir tur atmaya davet edecek. McLaren Mercedes Takımı tarafından desteklenen F1’in ilk siyahi pilotu Lewis Hamilton ilk sezonunda şampiyonluğu kıl payı kaçırmıştı. Bu sezona iyi bir başlangıç yapamadı; ama şampiyonluğun en güçlü adaylarında biri yine Hamilton, Vodafone tarafından düzenlenen kampanyanın baş aktörü olmuş durumda. Vodafone, 9-11 Mayıs tarihleri arasında yapılan Türkiye Grand Prix’si kapsamında Formula 1 tutkunlarına Lewis Hamilton’la tur atma şansı sundu. Kampanyaya göre 2008 Türkiye Grand Prix’si için Vodafone web sitesi veya Vodafone Store’lardan bilet alanlar arasından yapılacak çekilişle belirlenecek bir şanslı kişi, Hamilton’un kendisine bizzat açacağı telefona yanıt vererek 10 Mayıs’ta efsane pilotla Formula 1 pistinde özel aracıyla birlikte tur atma şansını kazanacak.
Gerçekten muazzam bir kampanyaydı, talihli mutlaka kendisini kaybetmiştir o anda kim kaybetmezki Dünyanın en iyi pilotlarının birinin arabasında, tahmin edemeyeceğiniz bir hızla test sürüşü yapmak kimseye kolay kolay gelecek bir şans değildi. Teşekkürler Vodafone seneye bende mesajımı atacağım...

8 Mayıs 2008 Perşembe

YARATICILIK VE REKLAM

Bir pazara girerken her ne kadar piyasayı iyi analiz etmek,iyi segmentation yapmak ve düşük fiyattan satış yapıp fazla müşteri çekmek çok önemliyse en az bunun kadar,iyi ve akılcı reklam yapmak da müşterinin ilgisini çeken en önemli etkenlerden bir tanesidir.Çünkü müşteri ürününüzü yaptığınız reklam sayesinde tanır,kafasında şekillenen imaj ise sizin reklam yaparken büründüğünüz imajla doğru orantılıdır genelde.Ve yaratıcılık bu noktada ön plana çıkar,müşterinin kafasında ürünün konumlanmasına yardımcı olur.

Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi kuş yemi üreten bir firmanın zekice yapmış olduğu bir çalışma:Firma,üzerinde kuş resmi ve adının olduğu billboardların üst kısmını kuş yemi koyacak şekilde ayarlamış ve oralara kuş yemlerini yerleştirmiş bu sayede civarda uçuşan kuşların uğrak yeri bu reklam billboardları olmuş,günün her saatinde billboardların üstü kuşlarla dolu.İnsanların çok ilgisini çeken ve kuşların ürüne itibar ettiğini düşündüren bir görüntü ve ürün hitap ettiği kitle ile buluşuyor.Ne dersiniz?Kuş yemini gerçekten sattıran bir reklam olmamış mı?Reklamın yaratıcılarını burdan tebrik ediyorum…

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Valiz bekleme salonu

Turkiyede her ne kadar kumarhaneler yasak olsada bunun bir hava alanımızda bulunması kumarbazların kendılerıne pay cıkarmalarını saglar sanırım :) Her an izmir hava alanında elindeki koskocaman rulet topunu bırakan kurpiyer ve valiz girişinde bahislerini koyan kumarbazların topun nerede duracagını heyecanla izlemesini görebiliriz

3 Mayıs 2008 Cumartesi

SATIŞALAR ÜTOPİK OLARAK NASIL YÜKSELİR?

Mutlaka bu yazıyı okuyan tüm erkek arkadaşlarım kız arkadaşlarıyla, ailesiye alışverişe çıkmışlardır. Gerçekten acı çektirmenin bir yoluysa bu, bir anket yapıp en sabırlıız hangisi görmek şart. En bariz örnek ise Alsancak Gül Sokakta kaldırım taşları üstünde sabır çekip, sigara üstüne sigara içen ağabeylerim kardeşlerim çok haklı. Mağdur durumdayız.
Peki ne yapılabilir? Çeşitli cevaplar var tabi ki; ama sonrasında ki riskleri göze alabilir misiniz şüpheliyim. Her zaman hayalimdi bayanlar çılgınlar gibi o elbiseden diğer çantaya giderken biz erkekler içinde mağaza içerisinde bir bölüm olsa, kaldırımlarda üşütmesek. Ne olabilir? Mesela öyle bir oda ve içerisinde
10 tane plazmanın, rahat koltukların ve güzel içeceklerin olduğu bir play station oyun köşesi mesela. Böyle bir yerde, insan yarım saat bile bekleyebilir, bırakın yarım saati bir -iki saat sesini çıkarmadan oyun oynar durur. Böylece erkeklerle sıkılmadan da alışveriş olabiliyormuş. Akabinde bayanlar daha çok dolaşabilir ve gönül rahatlığıyla odaklandıkları konuya dönebilirler; ama tabi alışveriş sonunda erkek arkadaşlarını maçın en krtitik anında hadi kalk işim bitti derseniz istemediğiniz tepkilerle karşılaşabilirsiniz.
Malumunuz Türk Telekom yeniden bir oluşum içerisinde. Kampanyaları ve reklarıylada bu bariz bir şekilde ortada. Hele ki reklamlarda Cem Yılmaz gibi Türkiye'de neredeyse herkesi gülmekten kırıp geçiren birini oynatırsanız işler değişir.
Son reklamda da Cem Yılmaz yine kendini aşmış. Bademcik ameliyatına giren "şaşı" bir hastaya hayat vermiş ve operasyondan sonra ki istediği de ailesiyle konuşmak. Ailesi de kendi gibi şaşı hatta kedisi bile şaşı çıkınca iletişimde telekomun sınır tanımadığını yorumluyoruz...
FakaT Türk Telekom denince sert bir kurum akıma geliyor. Belki katılmayabilirisiniz ama kurumun yıllar yılı oluşturduğu iz bu bende. Son zamanlarda ki Cem Yılmaz reklamlarıyla da ben de yarattığı izlenimi yavaşça silmeye başladı. Akıllı bir hamle yaptılar doğrusu, Türkiye'nin en iyi stand-up'çılarından biriyle belki de en iyisiyle benım gibi düşünen birçok kişinin aklındaki imajı ince esprilerle silip, yerine aktif, modern ve teknolojiyle bütün haline gelmiş bir telekomünikasyon devi pozisyonuna geliyor.
Düşündürücü ve mizah yönü kuvvetli reklamlarda da Telekomun yeni tarifelerini Cem Yılmaz kılıktan kılığa girerek anlatıyor. Kedi reklamından sonra çıkan reklamda da dediği gibi: "3 kelime SO WHAT?!"

2 Mayıs 2008 Cuma

"mekan" bir farklılıktır

Bir ürünün tutundurma stratejisinde birçok yol vardır onu farklı göstermek ve müşteri kitlesi tarafından farkedilmesini sağlayabilmek için. Kullanılan yer, yani "mekan" da bunda birincil rol oynamaktadır. Özelliklede karşılaştırmalı bir üstünlük vurgulanmak isteniyorsa mekan ve ardından renkler çok etkili olabilir.Bir süre önce televizyon da bu konuyla ilgili güzel bir örnek izledim. Bu aralar gayet popüler olan doğrudan satış reklamlarından birinde jimlastik aleti tanıtılıyordu. Ürün etkilidir veya değildir bilmiyorum ancak tanıtımı gayet başarılı bir şekilde izleyiciye yapılıyor. Reklamda öncelikle siyah-beyaz olarak evde jimnastik yapmaya çalışan ama bunu doğru düzgün yapamayan ve bu yüzden rahatsızlık duyan hantal görünümlü insanlardan bahsediyor,mutlaka denk gelmişsinizdir bu tarz reklamlara;yanlış spor yaptığı için ağrıdan sızlanan insanlar veya elindeki jimnastik aletinin yetersizliğinden dolayı bir yerini incitmiş insanlar kullanılır genelde. Ve muhakkak siyah-beyaz gösterilir bu kısım çünkü verilmek istenen bi mesaj vardır "bunlar artık geçmişte kaldı ve bizim ürünümüzle bunları unutup daha iyi spor yapabilirsiniz",tabi burda siyah ve beyazın nötrlüğünü geçmişi vurgulamak adına başarılı bir şekilde işliyorlar. Bu görüntülerden sonra vücudu daha düzgün, mutlu ve en önemlisi renkli modeller kullanılıyor.Yani o siyah beyaz görüntüden kurtulmuş,daha dinamik, daha sağlıklı insanlar ortaya çıkıyor.Ve tabi mekan en önemlisi..İlk görüntüde mekan ev olarak seçilirken kendi ürünleri yer alan kısımda daha ferah geniş alanlar,bazen de deniz kenarı veya havuz başı kullanılıyor.Bundaki de en büyük neden bu tarz mekanların insanlarda yarattığı mutluluk ve rahatlık hissi.Böylece bir önceki sahnede ev ortamıyla sağladığı kasvetli havayı kendi ürünüyle birlikte bir deniz kenarında veya havuz başında değiştirerek reklamanını en etkili şekilde gerçekleştiriyor.Dolayısıyla bu reklamı izleyen kişinin aklında ürün ister istemez ,yaptığı çağrışım ve kullanılan mekandan ötürü, yer ediyor. Böylece reklam istediği hedefe ulaşmış oluyor kullandığı ufak tefek ama büyük önem taşıyan ayrıntıyla birlikte.

29 Nisan 2008 Salı

Honda - Problem Playground



by Alper KARAYALCIN


Partizan'dan ANtoine Bardou Jacquet'ın yönettiği, honda'nın ılk hodrojenle çalışan modeli Honda FCX Clarity reklam filmi....

Izlerken çok eglendim, dikkat cekmekte farklılık yaratmaktan olsa gerek... Kahveye şeker atma sahnesi favorimm :)

28 Nisan 2008 Pazartesi

tüket,tüket ve yine tüket

Mayıs ayının gelmesiyle birlikte tüketim çılgınlığına güzel bir halka eklendi:anneler günü..Aylar öncesinden afiş ve reklamlar hazırlandı ve yavaş yavaş piyasada yerini almaya başladı.Öncelikli olarak çiçekçiler bu işten büyük payı alacaklar ne de olsa hediye çiçeksiz gitmez.Ardından mağazalar; butikler,beyaz eşya dükkanları,bujiteri dükkanları paylarına düşeni satış promosyonları ve stratejileri doğrultusunda alıcaklar.
Bu tarz özel günler piyasalar için iyi birer fırsat çünkü yazın gelmesiyle birlikte yavaşlayan hatta iyice durgunlaşan pazar böylece renklenmiş olacak.Burda asıl önemli olanda oluşacak olan bu hareketlilikten olabilcek en büyük payı kapabilmek yani biraz "gözünü açık tutmak" gerekiyor. En uygun zamanda reklam ve promosyonlara başlamak başarı için önemli bir kıstas.Ve tabi olabilcek satış için gerekli siparişleri en azından 2-3 hafta önceden vermek gerekiyor.Yoksa anneler gününde büyük bir fırsatı elimizle itmiş oluruz ve tam da bir gün öncesi ortaya şöyle bir tablo çıkar:
-şu body nin 40 bedenini alabilir miyim?
-şu an elimizde yok yarın gelecek hanfendi
-peki iyi günler.
İşte tam da bu konuşmanın geçtiği anda mağazanın prestji %50 düşmüş oluyor.Müşteri o an bunu çok belirgin düşünmese bile kafasında şu ister istemez belircektir: bir gün kalmasına rağmen ellerinde ürün yok,bu nasıl bir işletme! Daha sonra aynı müşteri o mağazaya yöneldiğinde direkt bunun bi vakit kaybı olabilceğini çünkü istediği şeyi bulamayacağını düşünebilir.
Stokları doldurmada zaman bu kadar önemliyken aynı şekilde hızlı ulaştırmada ciddi anlamda önem taşır.İstediğiniz saatte çiçeğin gitmemesi planınızın seyrini bi anda değiştirebilir çünkü süpriziniz bir kere aksamaya uğramıştır.
Özel günlerden alnınızın akıyla çıkabilmek için birkaç ufak detaya dikkat etmek hem işletme açısından hem de müşteri memnuniyeti açısından iyi sonuçlar getirir.Aman dikkat az kaldı anneler gününe..

27 Nisan 2008 Pazar

Avea’nın Reklam Politikası

Avea kategorisinde rakipsiz ucuz hizmet sağlayan bir GSM operatörüdür.
Ancak Avea’nın reklam stratejileri bu üstün tarafı vurgulamak yerine “Türkiye’nin 93,3% de çekiyor” gibi reklamlarla sahip olduğu ve kazanmak istediği hedef kitleyi etkilemeye çalıştığını, bunun ise Avea’nın en savunmasız ve eksik yönünü yani şebeke kalitesindeki yetersizliğini gündeme taşıyor.
Bu tarz reklamların Avea’ya hiçbir katkısının olmayacağını düşünüyorum.Çünkü Avea hat sahipleri, Avea’yı Türkiye’nin bilmem kaçında çekiyor diye aldıklarına hiçbir zaman inanmadım inanmıyorum da... Türkiye’de mükemmele yakın hizmet veren Turkcell gibi rakibiniz varken ve bu operatör artık çekip çekmeme işini halledeli yıllar olmuşken, siz GSM sektöründeki bu firmanın yaptıklarının aynısını ya da benzerlerini yıllar sonra yaparak nasıl pazar payınızı büyütebilir ve müşteri sayınızı arttırabilirsiniz ki ?Kaldı ki “her yerde çekiyor” sloganıyla en büyük eksikliklerini de gözler önüne seriyorlar.
Avea artık reklam yaparken net bir hedef belirlemeli ve bunu da basit bir SWOT analizi ile artılarını eksilerini masaya yatırarak ve pazarın ihtiyaç duyduğu alanlara doğru dikkatleri çekerek yaparsa daha başarılı reklamlara imza atar diye düşünüyorum.

Müşteri Memnuniyeti

Alsancak’ta bir restoran…Konum itibariyle merkezi ve ortamıyla bana hep sıcak gelen bir restoran.Oraya her gidişimde bana yöneltilen sigaralı bölümde mi yoksa sigarasız bölümde mi oturmak istersiniz sorusu beni hep ikilemde bırakmıştır.Yemeklerini severek yediğim fakat bir o kadar da eksikliklerinin olduğunu düşündüğüm bu restoranda beni mağdur eden en büyük eksikliğin sigaralı bölümde oturmayı istemek zorunda bırakılmam.Bu restorana girdiğinizde iki bölüm var,bunlar sigaralı ve sigarasız bölümler tahmin edildiği üzere…Ama ben buraya her gidişimde sigaralı bölümde oturuyorum her ne kadar sigaradan nefret eden ve dumanından bir o kadar rahatsızlık duyan bir insan olmama rağmen.Çünkü restorandaki sigarasız bölüm arka tarafta ve o kadar basık ve boğucu bir havası var ki orada yemek yemek beni bunaltıyor,üstelik garson çağırmak için epey bekleyebiliyorsunuz hepsi ön tarafta yoğunlaştığı için.Sigaralı bölüm ise geniş,havalı,dizayn olarak daha çekici ve o bölümde yemek yemek beni daha mutlu ediyor.Bu noktada kendimi sadece ön tarafta oturabilmek için pasif içici konumuna sokuyorum.Ve restorandaki görevliler de bu noktayı düşünemeyerek,sigara içmeyen insanların pasif içici olmalarına seyirci kalıyorlar.Eğer tam tersi olsaydı sigaralı bölüm arka tarafta olup sigarasız bölüm ön tarafta olsaydı belki sigara içen insanlar da arka tarafta oturmanın verdiği rahatsızlıktan dolayı ön tarafta oturacak ve onların sigara içmeleri de önlenebilecekti sadece orada oturdukları birkaç saatlik de olsa…Bu konudan rahatsızlık duyduğumu restorandaki görevlilerle paylaştım ama tabii ki bir sonuç çıkmadı,çünkü bunun için köklü bir değişim gerek ve bu köklü değişim onların müşteri kaybına da sebep olabilir.Ama tüm bunlar baştan düşünülseydi daha güzel bir hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti ortaya çıkardı.

20 Nisan 2008 Pazar

Sıkılan erkekler satışları nasıl yükseltir ?

Mutlaka, eşiniz, nişanlınız ya da sevgilinizle alışverişe gitmişsinizdir. Bir noktadan sonra, erkekler bazı şeylere (Tabak, çatal,yatak takımı, nevresim…) kadınlar kadar çok ilgi göstermeyebilir ve sıkılabilir. Kadınlar ve erkekler alıveriş konusunda çok farklılar. Doğal olarak bu ilgi alanlarından kaynaklanıyor. Ama bazen bu durum satışları fena halde düşürebiliyor.
Paco Underhill
konuyla, erkeklerin kadınlara yönelik mağazalarda sıkılması ile ilgili bir araştırma yapmış. Ev eşyaları satan bir mağazada yaptıkları araştırma ve gözlemlerde, ortalama alışveriş süreleri ile ilgili aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlar.
- Kadın arkadaşıyla birlikte gelen kadın: 8 dakika 15 saniye
- Çocuklarıyla birlikte gelen kadın: 7 dakika 19 saniye
- Yalnız gelen kadın: 5 dakika 2 saniye
- Erkekle birlikte gelen kadın: 4 dakika 41 saniye.
Neredeyse ilk durumdan %50 daha düşük bir zaman mağazada kalıyor, erkekle birlikte gelen kadın.
Bu da kabaca % 50 daha az satış demek. Peki çözüm ne? O mağazada erkeklerin kadınları dışarı sürüklemesini önleyecek bir şeyler bulmak lazım.
Mağazanın yarısında mutfak eşyaları, yarısında elektronik eşya satışı olsa sizce bir şeyler değişir mi? Değişir tabi ki!
10 tane plazmanın, rahat koltukların ve güzel içeceklerin olduğu bir play station oyun köşesi mesela. Böyle bir yerde, insan yarım saat bile bekleyebilir. Demek ki erkekler sıkılmadan da alışveriş olabiliyormuş. Böylece kadın daha çok dolaşabilir ve rahat rahat alışveriş yapabilir.
Başka çözümler de var ama mutlak sonuç, kadınlar rahatça mağazada zaman geçirirken, erkeklerin onları beklemesini sağlamak. Sıkılmayan erkekler, yükselen satışlar. Pazarlama çoğu zaman ufak ayrıntılardan ve gozlemlerden
geçiyor. O yüzden müşterilerinizi iyi tanımalı ve gözlemlemelisiniz. Aslında sıkılan erkekler satışlarınızı artırabilir. Kriz ve fırsat çoğu zaman yan yanadır. Sizin hangisini görebildiğinizdir önemli olan.

Kiminin Rüyası Kiminin ??? =)

Çoğunuzun da bildiği gibi futbol takımlarının- başta dört büyüklerin- ürünlerinin satıldığı kendi isimleri altında mağazaları var.Formadan, eşofmana,atkı,bere,şapka,eldiven, çorap,mayo, yağmurluk hatta saat ve cep telefonu vb ürünler bu mağazalarda satılıyor.
Bunu ilk başlatan kulüp 2000 yılında mali kaynak sağlamak için Fenerium ile Fenerbahçe oldu. Şu an Türkiye' de 63, yurtdışında ise ( KKTC ve Almanya) 2 mağazasıyla Fenerbahçe taraftarlarına hizmet vermektedir. Niye bu konuyu seçtim; çünkü Fenerium pazarlama yöntemini muhteşem kullanmakta. Çok yüksek bir pazarda ve bunu yaratan en büyük etken 8 yıllık süreç içerisinde Fenerbahçe'mizin kazandığı başarılar ve dünyada isim yapmış, kaliteli oyuncuları Türkiye'ye getirerek taraftarlarını Fenerium'lara çekmesidir.
Bu 8 yıl içerisinde kimler geldi, kimler geçti diye başlarsak Kennet Andersson'dan, Rapaijlere, Ortega'dan Alex'e aynı zamanda Anelka, Appiah,Kezman ve son olarak dünyanın gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri olan Roberto Carlos'un takımımıza katılmasıyla tafartarlar Feneriumlara akın etti . O kadar çok forma ve ürün satıldıki geçen yıl ki cirosu yaklaşık 30 milyon dolar. Ayrıca geçen yıl 100. yıl sebebiyle Fenerium'un açıklamasına göre 300 binden fazla forma satıldığıdır. Ayrıca sezon başında da forma üretimi için de Adidas'la anlaşarak gelirini daha da arttırdı. Hem futbolcu getirip hem başarılar kazandıkça döngü işliyor ve akıl almaz paralar kazanıyor kulüp. İstanbul'da oynanan çeyrek final ilk maçına gittiğim zaman üstümde forma olmasına rağmen Fenerium'a gidip sarı beyaz formamı üstüme geçirdim. Orda gördüğüm manzaraya ağzım açık kaldı çünkü heryer talan edilmişti ve insanlar maçın başlamasın 2 saat kala bile ürünlere hücum ediyorlardı, düşün sadece o maçta ne kadar forma satıldığını.
Ayrıca o kadar muazzam bir iş olduğu için rakip takım taraftalarının da Fenerium açtığını gazeteleri takip eden arkadaşlarım görmüşlerdir. Tabi bunu kızdırmak için yazmıyorum, sonuçta bir ticaret yapılıyor ve en karlı şekilde insanlar bu işe atılmak istiyorlar franchise yoluyla da Fenerium açabiliyorlar.

12 Nisan 2008 Cumartesi

SATIŞLARI ARTTIRMAK İÇİN 14 BASİT TAVSİYE

1- İlk satışınızı gerçekleştirdiğiniz müşterinizi takip edin. Bunu basit bir “teşekkür” faks veya e-posta mesajı ile yapabilirsiniz. Takip iletişiminizde muhakkak diğer ürünlerinizin reklamını dahil edin.
2- Müşterinizle sipariş aşamasına geldiğinizde, müşterinizin ilgilenebileceğini düşündüğünüz benzer ürünlerden muhakkak bahsedin. Satış kapatılmışken, bu ürünler için de sizin tercih edilmeniz çok daha kolay olacaktır.
3- Müşterinizi, size yeni müşteriler getirmesi için teşvik edin. Örneğin, getirdiği her müşteri için indirimler uygulayın.
4- Ürününüz veya hizmetinizi müşterinize ulaştırırken, muhakkak diğer ürünlerinizin reklamını dahil edin.
5- Müşterilerinize ücretsiz birşeyler verin. Örneğin, üzerinde sizin reklamınız bulunan eşantiyonlar, ücretsiz kitaplar veya ücretsiz bir yararlı hizmet olabilir. Herkes ücretsiz olanı sever.
6- Satış sunumlarınızda, bu kelimelerin geçiğinden emin olun; “hızlı, basit, siz, sizin”.
7- Tanıtımlarınızda muhakkak sizden daha evvel satın almış kişilere yer verin. Bu kişileri sadece referans olarak yer vermeyin, gerçekten var olduklarını ispatlayın. Resimlerini koyun, söylediklerini yazın, hatta iletişim bilgilerini verin.
8- Tüm müşterilerinizle sürekli temasta kalmanın bir yolunu bulun. Herkes hatırlanmayı sever.
9- Teşvik satışlarını arttırabilmek için yeni sistemler geliştirin. Örneğin, iki tane alana üçüncü bedava, 10.000 YTL’yi geçerseniz %5 indirim...
10- Yararlı mnüşteri kitapçıkları geliştirin, bu kitapçıklara reklamınızı koyun. Eğer gerçekten faydalı bilgiler olan bir kitapçık geliştirebilirseniz, müşteriniz bu kitapçığı asla atmayacak, sürekli elinin altında bulunduracaktır, tabii sizin reklamınızı da!.
11- Müşterilerinize garantiler verin. Bu garantiler ürün ömrü, destek, değiştirme garantisi veya başka birşey olabilir.
12- Satış kapatma aşamasında, müşterinize sizinle çalışmanın / sizin ürün veya hizmetinizi kullanmanın tüm yararlarını tek tek anlatın. Rakamları kullanın, kesin olun.
13- Satın almayı kolaylaştırın. Satın alma ile ilgili tüm proseslerinizi gözden geçirin, daha hızlı, daha basit hale getirmek için sürekli test edin. İkna olmuş bir müşteri, karmaşık satın alma işlemlerinden bıkıp, sizden vazgeçebilir.
14- Sizden artık satın alma yapmayan, eski müşterilerinizle tekrar temas kurun. Onlara, sizinle tekrar çalışmaları için sebepler verin. Örneğin, özel indirimler, özel ödeme şartları, hediyeler... Yeni müşteriler kazanmak her zaman en pahalı yoldur.

4 Nisan 2008 Cuma

iyi bir markanın özellikleri

İyi Bir Markanın Özellikleri
a) Markanın söylenişi kolay olmalı. Başkalarıyla karışmamalı. Tanınmış reklam ajansı Cenajans'ın söylenişine çok benzeyen başka bir reklam ajansı Cenajans'ta olduğu gibi karışıklığa neden olmamalıdır.
b) Herhangi bir ürünün ya da kuruluşun adı, başka alanlarda kullanılmamalıdır. Karışıklıklara neden olabilir, örneğin, hepimizin bildiği "Koç Holding" yanında hiç ilgisi olmayan "Koç Otobüsleri" de vardır.
c) İnsan isimleri olmamalıdır. Aynı isimden pek çok kişi olabileceği ve ayrı yerlerde belki de aynı konudaki bir markalamada kullanılabileceği marka düşünülmelidir. Bunu önlemek de mümkün değildir. "Koç" örneğinde olduğu gibi.
d) Coğrafî isimler olmamalıdır. Aynı yörenin ismini kullanan pek çok firma ve ürün adı vardır. Bu durum, tüketici için de, firma için de olumsuzluktur. Örneğin; "Ankara" isminde gazoz, makarna fabrikası, reklam ajansı, sigorta şirketi, vb. markalar vardır.
e) Markalar, ürünün özelliğinden dogmasalıdır. Sarı,silindir gibi ürünün biçim ve rengini kullanmak yanlıştır. Aksine ürünle ilgisi olmayan, uydurulmuş bir ismin akılda kalma şansı daha fazladır. "Sana", "Omo" isimlerinde olduğu gibi.

30 Mart 2008 Pazar

İPRAGAZ REKLAMI - DÜŞEŞ BOBİ-



Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye boşuna dememişler. Ama muhtemelen çoğunuzun da izlediği "İpragaz Reklamı" son zamanlarda televizyonda gördüğüm en komik, sürükleyici ve pazarlama yönteminin her şekilde olabileceğini gösteren en güzel kanıtı.

Tabi bu reklamı ilk gördüğümde yine saçma sapan bir reklam deyip geçmiştim sonra her kanalda yayınlanmaya başlayınca izlemeden duramadım. Bir sokak köpeği, adı "Düşeş Bobi". Mahallede tüm olup bitenden haberdar bir şekilde herşeye müdahale ediyor. Çok yardımsever ve bir o kadar da mahallenin huzurundan sorumlu. Mesela amcayla tavla oynuyor, hanım ablaya arabasını park etmesinde yardım ediyor, geceleri mahallenin koruyucusu, ve tabi delikanlı abilerimizinde korkulu belası. Haliyle bu reklam mahallede olup bitenleri anlatmak için çekilmemiş yani sadece bunlar anlatılmıyor. Önemli noktası ise Bobi'nin mahallede güvendiği tek ekibin İpragazcılar oluşu. İpragaz'ın güvenirliği, dakikliği ön planda. Bu yüzden bunlarda artı puan olarak Bobi'nin gözünden kaçmıyor ve güvenebileceğiniz tek tüp markasının İpragaz olduğunu belirtiyor.
Gerçekten bu reklam çok akıllıca hazırlanmış. Reklamı hiç izlemeyen biri tüple iligili olduğunu anlayamaz, burda da seyirciye reklamı izlettiriyorlar, yaratıcıklıkta sınır tanımamışlar.Müthiş bir pazarlama yöntemi. Çok sağlam bir mizah anlayışının yaratıcıkla buluştuğu bir reklam izlettiriliyor. Bu sayede de ürünü köpek objesiyle piyasa tekrar hatırlatıyorlar.
Bu arada reklam ilk yayınlandığı zaman, dikkatle izleyenler olduysa; Bobi başka bir tüp arabasını mahalleden kovalıyor. Arabanın üstünde markası yazıyor: "ARAGAZ" fakat bir hafta sonra belki de daha kısa bir süre de o ifade kaldırılıyor ve aracın üstünde hiçbir şey yazmıyor. Büyük ihtimalle telif hakkı yüzünden kaldırılmış olabilir. İlgimi çeken diğer bir nokta da, bence çok akıllıca ve duyarlıca bir yaklaşım. Gerçekten reklamı hazırlayanları da burda tebrik etmek gerekir. Kahramanımız sokak köpeği malum ve başlatılan uygulamayla artık tüm sokak köpeklerinde küpe var biliyorsunuz. Reklamın belki de en güzel ve anlamlı mesajı bu olabilir. Her mahalle ve sokakta karşılaştığımız sokak hayvanları yaşamlarımızın bir parçası ve onların aşılanıp kısırlaştırılıp mahalleye geri getirilmeleri çok önemli. Reklam da bunu gereğinde bir dozla güzel vurgulamış. Köpeğimiz Bobi aşılı, mahalleye sadık. Mahalle de köpeği kabullenmiş ve birlikte yaşama saygılı. İçlerinden biri olmuş vaziyette.
Ufak bir tebessüm için http://www.youtube.com/watch?v=RiUwaeC0VdA&feature=related buraya bakmanız yeterli...

29 Mart 2008 Cumartesi

Markayı ayırd etmenin yolu : RENK

Markayı ayırd etmenin yolu: RenkTemel olarak, doğal renkler siyah, beyaz ve griden başka beş renk var: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil ve mavi. En iyisi ara ya da karışık renklerdense bu beş temel renkten birini tercih etmektir. Ancak hangisini? Aklınızda tutmanız gereken, tüm renklerin gözün aynı yerinde yaratılmadığıdır. Renk spektrumunun kırmızı ucunda yer alan renkler, retinanın hemen arkasında oluşur. Bu nedenle, baktığınızda kırmızı rengin üzerinize doğru geldiğini hissedersiniz. Renk spektrumunun mavi ucundaki renkler, retinanın hemen önünde odaklanır. Mavi renk sizden uzaklaşıyormuş izlenimi yaratır. Bu fiziki nedenlerle, kırmızı enerji ve heyecanın rengidir. Kırmızı yüzünüzün rengidir. Niçin ülke bayraklarının yüzde 45?inde hakim renk kırmızıdır? (Mavi ikinci belirgin renktir. Bayrakların yüzde 20?ye yakınında hakim renktir.) Mavi kırmızının zıddıdır. Mavi huzur veren, sakinleştirici bir renktir. Mavi dinlendirici bir renktir. Markalar dünyasında, kırmızı satış rengidir ve dikkat çekmek için kullanılır. Mavi kurum rengidir, istikrar mesajını aktarmak için kullanılır. Örneğin, Coca-Cola kırmızı, IBM mavidir. Diğer temel renkler bu ikisinin arasında yer alır. Turuncu, maviden çok kırmızıya yakındır. Yeşilse, kırmızıdan çok maviye. Sarı nötr bir renktir. Ancak, gözünüzün seçebildiği dalgaboyunun ortasında yer aldığı için aynı zamanda en parlak renktir. (Bu parlaklığından, dikkat çekmek için yararlanılır, sarı ışıklar, sarı çizgiler, sarı işaretler örneklerinde olduğu gibi...) Yıllar boyunca, bazı renkler farklı özellikler, durumlar ve hareketlerle özdeş hale gelmiştir. ? Beyaz, gelinlik rengi olmasından da görüleceği gibi, saflığın rengidir. ? Siyah, Johnnie Walker Black Label?da olduğu gibi, lüksün rengidir. ? Mavi, bir at yarışında kazanan ata takılan mavi şeritte olduğu gibi, liderliğin rengidir. ? Mor, asaletin, imparatorluğun rengidir. ? Yeşil, çevrenin ve sağlığın rengidir, Greenpeace, Healthy Choice ve SnackWell?s?te olduğu gibi. Bir marka ya da bir logo için renk seçerken, yöneticiler genellikle oluşturmak istedikleri ruh halini gözetirler, yaratmak istedikleri farklı kimliği değil. Her ne kadar duygu durumu ya da ton önemliyse de diğer faktörler yalnızca duygu durumuna göre yapılmış bir tercihin üstüne çıkacaktır. Liderler ilk tercih hakkını kullanır. Normal olarak seçilecek en iyi renk, kategoriyi en çok temsil eden renk olmalıdır. John Deere lider traktör markasıdır. John Deere?nin marka rengi olarak, çimenin, ağaçların ve tarımın rengi olan yeşili seçmiş olması sizi şaşırtır mı? Brezilya?da bir traktör şirketi için bir marka ismi ve rengi yaratmak için görevlendirilmiştik. Maxion ismini seçtik çünkü bir traktör için önemli bir unsur olan ?güç? mesajını aktarıyor gibi görünüyordu. Ancak bu yeni traktör markası hangi rengi kullanacaktı? John Deere yeşili kullanmıştı. Pazardaki ikinci markanın tercihi kırmızı idi. Bize kalan renk belliydi bir bakıma. Maxion mavi bir traktör ve mavi bir marka oldu. Mavi, bir tarktör için iyi bir renk midir? Hayır ama, farklı bir marka kimliği yaratmak, doğru sembolik özelliğe sahip rengi kullanmaktan daha önemlidir. Hertz, ilk araba kiralama markası, sarı rengi seçti. İkinci marka Avis bu nedenle kırmızıyı tercih etti. National yeşille devam etti. (Yıllar içinde National araba kiralayan müşterilerine yeşil pulları vermeye başladı, böylelikle, National ismiyle yeşil rengin bağdaştırılmasına yardımcı oldu.) Ana rakibinizin tam zıddı bir rengi seçme kararının ardında güçlü bir mantık yatıyor. Bu renk kuralını unutursanız risk almış olursunuz. Kola, kırmızımsı-kahverengi bir içecektir ve kola için mantıklı renk kırmızıdır. Bu nedenle Coca-Cola yüzyıldan fazla bir süredir kırmızıyı kullanıyor. Pepsi Cola daha zayıf bir tercih yaptı. Kırmızı ve maviyi marka renkleri olarak seçti. Kırmızı kolayı sembolize ediyordu, mavi ise markayı Coca-Cola?dan ayıt etmeyi amaçlıyordu. Yıllarca Pepsi, Coca-Cola?nın renk stratejisine karşı ideale yakın bir düzeyde mücadele etti. Dürüst olalım. Dünya Coca-Cola?nın işaretleriyle yıkanmış gibi geliyor değil mi? Pepsi Cola?nın işaretlerini farkedebilmek zor değil mi? Farklılaştırıcı bir renginin bulunmaması nedeniyle, Pepsi, Coca-Cola?nın kırmızısı altında neredeyse görülmüyor. Bir süre önce, Pepsi Cola ışığı, daha doğrusu renkleri görmeye başladı. Elli yıl önce yapması gereken şeyi yapıyor artık. Ana rakibinin renginin tersini, markasının rengi yapıyor. Pepsi mavi renge bürünüyor. Bir Concorde uçağını maviye boyayarak, dünyaya mavi renk mesajını verecek kadar da ileri gidiyor. Tersi olun. Kodak sarıdır, bu nedenle Fuji de yeşil! Her ne kadar logosu ağırlıklı olarak kırmızı ise de sarı McDonald?sı en çok ifade eden renktir. Peki Burger King ne renktir? Burger King liderin rengiyle kontrast halinde bir renk almaktansa, hamburgeri simgeleyen bir renk seçme hatasını yaptı. Hamburger ekmeğinin sarısıyla, etin turuncu-kırmızı rengini birleştirdi. Temiz bir logo ama kötü bir renk seçimi. Budweiser kırmızıdır, öyleyse Miller ne renk olmalı? Aşırı marka genişlemesinin yanı sıra Miller?ın karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de, markasının renk kimliğini tahrip etmesidir. Yeni markalarını birbirlerinden ayırmak için bir renk kombinasyonları yelpazesi kullanmaktadır. Bu süreçte Miller, ana rakibi Budweiser?dan farklılaşma fırsatını kaçırmaktadır. Tiffany?nin karıştırılamayacak renkteki kutularını düşünün. Bu karmakarışık dünyada, tek bir rengi standartlaştırıp, yıllarca kararlı bir şekilde kullanarak, güçlü bir görsel imaj yaratabilirsiniz. Her Christmas zamanı, M and M?den Macy?s?e kadar her marka ve mağaza tatili kutlamak için yeşil ve kırmızı renkleri kullanır. Ancak Tiffany & Co, mavide ısrar eder ve neticede Noel ağacı altında çok daha fazla dikkat çeker. Kadınlar, içindekinin kesinlikle harika bir şey olduğu inancıyla, Tiffany?nin mavi çantalarını görür görmez kocalarına sarılırlar. Muhtemelen Tiffany çantalarından daha çok sayıda Miller kutusu görmüşsünüzdür ancak bahse varız ki, Tiffany çantalarının rengini bilirsiniz de, Miller?in rengi konusunda pek emin değilsinizdir. Her ne kadar tek renk, bir marka için neredeyse her zaman en iyi renk stratejisiyse de, bazen birden fazla renk kullanmanız gerekebilir. İlk overnight paket teslim şirketi Federal Express paketlerinin göz alıcı olmasını istedi. Bu nedenle, bulabildiği en etkili iki rengi, turuncu ve moru birleştirdi. Bir FedEx paketi geldiğinde herkes bir FedEx paketinin geldiğini görebilir. Tamamen mavi bir denizde, turuncu-mor bir kanat gibidir. Renk istikrarı uzun vadede bir markanın zihinde elde etmek istediği yere ulaşmasını sağlayabilir. Bunu görmek için, sarının Caterpillar?a, kahverenginin United Parcel Sevices?e, kırmızının Coca-Cola?ya ve mavinin IBM?e ne sağladığına bakın. Büyük Mavi?nin IBM için yaptığını, büyük bir renk sizin markanız için de yapabilir.

24 Mart 2008 Pazartesi

MARKALAŞMAK

Bir ürünün markalaşmasını,bir kişilik kazanmasını sağlamak o ürünü piyasaya sürme işinden çok daha zor ve emek isteyen bir iştir.Bugün etrafımıza baktığımızda Coca Cola,Pepsi,KFC,DKNY ve bunlara benzer bir çok marka kendi ülkeleri dışında isimlerini gayet başarılı bir şekilde duyurmuşlardır,peki bunun altında yatan en önemli neden ne?
Reklam, promosyon, kalite, estetik,güvenilirlik...Bu kıstasların hepsini bir bütün olarak değerlendirmek lazım;çünkü markalaşmak tek taraflı olacak bir iş değildir,tüm parçaların birbirine uyumlu bir şekilde birleşmesi ve o uygunlukta gelişmesi gerekir ki ürün markalaşma yoluna girebilsin.Mesala Selpak,Türkiyede kağıt mendil demek yerine herkesin kullandığı bir terim,ülke içinde markalaşmasını öyle yüksek bir seviyeye çıkardı ki insanlar selpak kelimesini ürünle içiçe görüyor artık.Bu durumda elbetteki Türkiyede ilk olmalarının payı büyük.Diğer taraftan Nescafe,aynı şekilde marka ismi olmasına rağmen tüm kahve markaları "nescafe" diye adlandırılıyor Türkiye'de.Hatta Nescafe markalaşmasını ve ismini ürünle içiçe geçirmeyi o kadar başarılı bir şekilde gerçekleştirdi ki kafelere gittiğinizde dahi kullandıkları kahve markası ne olursa olsun menülerinde nescafe olarak yazıyorlar.
Tüm bunlar ürünün markalaşmasında,akılda kalmasında önemli bir rol oynuyor.Ve tabi ki uzun süreçli tutundurma politikalarıyla..Ürünler ilk çıktıklarında henüz bebektirler,ancak zamanla gelişip büyürler işte bu yüzden herhangi bir ürünün markalaşmasında yukarıda saydığım nedenler dışında zaman da çok büyük öneme sahiptir.
Markalaşmak saydığım şekillerde;reklam,promosyon,kalite,güvenilirlik ve zaman; bir bütün olarak algılandığında markalaşmanın gerçekleşme süreci çok daha hız kazanacaktır.Önemli olan parçaları uygun bir şekilde bir araya getirmek.

19 Mart 2008 Çarşamba

ETKİLİ REKLAMCILIK

Koskocaman yüzeyleriyle, sürekli hareket halinde olmalarıyla ve günde yüzlerce hatta belki binlerce insani taşımalarıyla oldukça önemli bir kaynak oluşturan otobüslerin iç panelleri, diş yüzeyleri, yan tarafları, arka yüzeyleri, metrolar, trenler ve uçaklar reklam şirketleri için kaçınılmaz bir fırsat.Ve bu transit taşımacılığı sağlayan araçların yolcu indirip bindirmek için uğradıkları her bir nokta olan otobüs durakları,metro ve tren istasyonları,havaalanları insanların ilgisinin çekilebileceği en sistematik yollardan biridir bana kalırsa.
Hayatın yoğunluğu içerisinde çevresine göz atamayacak kadar beyni meşgul olan insanların birkaç dakikalığına oturup vasıta beklediği duraklar ve istasyonlar insanların gözüne ilişebileceği reklamları sergilemek için büyük bir avantaj ve reklam şirketleri için de etkili bir strateji.Bu konuda Nike güzel ve dikkat çekici bir reklam yapmış.Metro vagonundan çıkan yolcular birden beşe kadar sıralanmış bir kulvar ile karşılaşıyor ve hemen yanındaki bilboardda da Nike ayakkabısıyla koşan bir sporcunun resmi var.Metro istasyonu gibi etrafta çok fazla ilgilenecek şey olmayan bir mekanda hem insanların ilgisini çekebilecek hem de 3-4 dakikada bir sürekli insan değişimi gerçekleştiğinden çok fazla insana hitap edebilecek bir reklam olmuş.Metro vagonundan çıkan ve genel olarak etrafta oyalanmadan işine ve ya okuluna ya da önemli bir toplantıya yetişmek için adeta birbirleriyle yarışan insan profiline de uygun olan bu reklam insanlara bir pankurda oldukları havasını yaratıyor ve bu pankurda Nike giymenin bir ayrıcalık olduğu mesajını da veriyor.

8 Mart 2008 Cumartesi

HOW ABOUT THE CAT’S WORLD

In the developing world, animal’s rights and health became important subject thus nourishments of cat became more important then the past.
There are lots of nourishment brands which are domestic and imported for cats such as iams, micho, bonacibo, kitycat, royal canin, Whiskas and so on. Iams is an imported product and it is seem first class nourishment and so its price is more than the other domestic products. Although its high price iams is one of the high quality product and because of its quality iams has big share in the market.
On the other hand there are lots of cheap and low-quality nourishments. Whiskas is the one of these products and it is preferred by the customers. Let’s look how it works?
When this brand launched in the market there was a few brands to compete and it announced it brand as a first class in spite of its low-quality. However, so many domestic and imported products launched to market in the following time, because of it Whiskas became thinking about strategic plans to promote its nourishment. First of all, they used promotional strategy such as sending gift to cats in the Christmas, and buy 1 get 1 promotions. As well they put their brand in the shopping centers to make their brand well-known. And other important modifying for Whiskas, they reduced their price at the same level of low quality nourishment. To sum up it works, they got good place in the shopping centers with their low price and they have customer groups which buys their product regularly. Then it shows that Whiskas reached its real value in terms of market segments.

SİNEM CELİK