29 Nisan 2008 Salı

Honda - Problem Playground



by Alper KARAYALCIN


Partizan'dan ANtoine Bardou Jacquet'ın yönettiği, honda'nın ılk hodrojenle çalışan modeli Honda FCX Clarity reklam filmi....

Izlerken çok eglendim, dikkat cekmekte farklılık yaratmaktan olsa gerek... Kahveye şeker atma sahnesi favorimm :)

28 Nisan 2008 Pazartesi

tüket,tüket ve yine tüket

Mayıs ayının gelmesiyle birlikte tüketim çılgınlığına güzel bir halka eklendi:anneler günü..Aylar öncesinden afiş ve reklamlar hazırlandı ve yavaş yavaş piyasada yerini almaya başladı.Öncelikli olarak çiçekçiler bu işten büyük payı alacaklar ne de olsa hediye çiçeksiz gitmez.Ardından mağazalar; butikler,beyaz eşya dükkanları,bujiteri dükkanları paylarına düşeni satış promosyonları ve stratejileri doğrultusunda alıcaklar.
Bu tarz özel günler piyasalar için iyi birer fırsat çünkü yazın gelmesiyle birlikte yavaşlayan hatta iyice durgunlaşan pazar böylece renklenmiş olacak.Burda asıl önemli olanda oluşacak olan bu hareketlilikten olabilcek en büyük payı kapabilmek yani biraz "gözünü açık tutmak" gerekiyor. En uygun zamanda reklam ve promosyonlara başlamak başarı için önemli bir kıstas.Ve tabi olabilcek satış için gerekli siparişleri en azından 2-3 hafta önceden vermek gerekiyor.Yoksa anneler gününde büyük bir fırsatı elimizle itmiş oluruz ve tam da bir gün öncesi ortaya şöyle bir tablo çıkar:
-şu body nin 40 bedenini alabilir miyim?
-şu an elimizde yok yarın gelecek hanfendi
-peki iyi günler.
İşte tam da bu konuşmanın geçtiği anda mağazanın prestji %50 düşmüş oluyor.Müşteri o an bunu çok belirgin düşünmese bile kafasında şu ister istemez belircektir: bir gün kalmasına rağmen ellerinde ürün yok,bu nasıl bir işletme! Daha sonra aynı müşteri o mağazaya yöneldiğinde direkt bunun bi vakit kaybı olabilceğini çünkü istediği şeyi bulamayacağını düşünebilir.
Stokları doldurmada zaman bu kadar önemliyken aynı şekilde hızlı ulaştırmada ciddi anlamda önem taşır.İstediğiniz saatte çiçeğin gitmemesi planınızın seyrini bi anda değiştirebilir çünkü süpriziniz bir kere aksamaya uğramıştır.
Özel günlerden alnınızın akıyla çıkabilmek için birkaç ufak detaya dikkat etmek hem işletme açısından hem de müşteri memnuniyeti açısından iyi sonuçlar getirir.Aman dikkat az kaldı anneler gününe..

27 Nisan 2008 Pazar

Avea’nın Reklam Politikası

Avea kategorisinde rakipsiz ucuz hizmet sağlayan bir GSM operatörüdür.
Ancak Avea’nın reklam stratejileri bu üstün tarafı vurgulamak yerine “Türkiye’nin 93,3% de çekiyor” gibi reklamlarla sahip olduğu ve kazanmak istediği hedef kitleyi etkilemeye çalıştığını, bunun ise Avea’nın en savunmasız ve eksik yönünü yani şebeke kalitesindeki yetersizliğini gündeme taşıyor.
Bu tarz reklamların Avea’ya hiçbir katkısının olmayacağını düşünüyorum.Çünkü Avea hat sahipleri, Avea’yı Türkiye’nin bilmem kaçında çekiyor diye aldıklarına hiçbir zaman inanmadım inanmıyorum da... Türkiye’de mükemmele yakın hizmet veren Turkcell gibi rakibiniz varken ve bu operatör artık çekip çekmeme işini halledeli yıllar olmuşken, siz GSM sektöründeki bu firmanın yaptıklarının aynısını ya da benzerlerini yıllar sonra yaparak nasıl pazar payınızı büyütebilir ve müşteri sayınızı arttırabilirsiniz ki ?Kaldı ki “her yerde çekiyor” sloganıyla en büyük eksikliklerini de gözler önüne seriyorlar.
Avea artık reklam yaparken net bir hedef belirlemeli ve bunu da basit bir SWOT analizi ile artılarını eksilerini masaya yatırarak ve pazarın ihtiyaç duyduğu alanlara doğru dikkatleri çekerek yaparsa daha başarılı reklamlara imza atar diye düşünüyorum.

Müşteri Memnuniyeti

Alsancak’ta bir restoran…Konum itibariyle merkezi ve ortamıyla bana hep sıcak gelen bir restoran.Oraya her gidişimde bana yöneltilen sigaralı bölümde mi yoksa sigarasız bölümde mi oturmak istersiniz sorusu beni hep ikilemde bırakmıştır.Yemeklerini severek yediğim fakat bir o kadar da eksikliklerinin olduğunu düşündüğüm bu restoranda beni mağdur eden en büyük eksikliğin sigaralı bölümde oturmayı istemek zorunda bırakılmam.Bu restorana girdiğinizde iki bölüm var,bunlar sigaralı ve sigarasız bölümler tahmin edildiği üzere…Ama ben buraya her gidişimde sigaralı bölümde oturuyorum her ne kadar sigaradan nefret eden ve dumanından bir o kadar rahatsızlık duyan bir insan olmama rağmen.Çünkü restorandaki sigarasız bölüm arka tarafta ve o kadar basık ve boğucu bir havası var ki orada yemek yemek beni bunaltıyor,üstelik garson çağırmak için epey bekleyebiliyorsunuz hepsi ön tarafta yoğunlaştığı için.Sigaralı bölüm ise geniş,havalı,dizayn olarak daha çekici ve o bölümde yemek yemek beni daha mutlu ediyor.Bu noktada kendimi sadece ön tarafta oturabilmek için pasif içici konumuna sokuyorum.Ve restorandaki görevliler de bu noktayı düşünemeyerek,sigara içmeyen insanların pasif içici olmalarına seyirci kalıyorlar.Eğer tam tersi olsaydı sigaralı bölüm arka tarafta olup sigarasız bölüm ön tarafta olsaydı belki sigara içen insanlar da arka tarafta oturmanın verdiği rahatsızlıktan dolayı ön tarafta oturacak ve onların sigara içmeleri de önlenebilecekti sadece orada oturdukları birkaç saatlik de olsa…Bu konudan rahatsızlık duyduğumu restorandaki görevlilerle paylaştım ama tabii ki bir sonuç çıkmadı,çünkü bunun için köklü bir değişim gerek ve bu köklü değişim onların müşteri kaybına da sebep olabilir.Ama tüm bunlar baştan düşünülseydi daha güzel bir hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti ortaya çıkardı.

20 Nisan 2008 Pazar

Sıkılan erkekler satışları nasıl yükseltir ?

Mutlaka, eşiniz, nişanlınız ya da sevgilinizle alışverişe gitmişsinizdir. Bir noktadan sonra, erkekler bazı şeylere (Tabak, çatal,yatak takımı, nevresim…) kadınlar kadar çok ilgi göstermeyebilir ve sıkılabilir. Kadınlar ve erkekler alıveriş konusunda çok farklılar. Doğal olarak bu ilgi alanlarından kaynaklanıyor. Ama bazen bu durum satışları fena halde düşürebiliyor.
Paco Underhill
konuyla, erkeklerin kadınlara yönelik mağazalarda sıkılması ile ilgili bir araştırma yapmış. Ev eşyaları satan bir mağazada yaptıkları araştırma ve gözlemlerde, ortalama alışveriş süreleri ile ilgili aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlar.
- Kadın arkadaşıyla birlikte gelen kadın: 8 dakika 15 saniye
- Çocuklarıyla birlikte gelen kadın: 7 dakika 19 saniye
- Yalnız gelen kadın: 5 dakika 2 saniye
- Erkekle birlikte gelen kadın: 4 dakika 41 saniye.
Neredeyse ilk durumdan %50 daha düşük bir zaman mağazada kalıyor, erkekle birlikte gelen kadın.
Bu da kabaca % 50 daha az satış demek. Peki çözüm ne? O mağazada erkeklerin kadınları dışarı sürüklemesini önleyecek bir şeyler bulmak lazım.
Mağazanın yarısında mutfak eşyaları, yarısında elektronik eşya satışı olsa sizce bir şeyler değişir mi? Değişir tabi ki!
10 tane plazmanın, rahat koltukların ve güzel içeceklerin olduğu bir play station oyun köşesi mesela. Böyle bir yerde, insan yarım saat bile bekleyebilir. Demek ki erkekler sıkılmadan da alışveriş olabiliyormuş. Böylece kadın daha çok dolaşabilir ve rahat rahat alışveriş yapabilir.
Başka çözümler de var ama mutlak sonuç, kadınlar rahatça mağazada zaman geçirirken, erkeklerin onları beklemesini sağlamak. Sıkılmayan erkekler, yükselen satışlar. Pazarlama çoğu zaman ufak ayrıntılardan ve gozlemlerden
geçiyor. O yüzden müşterilerinizi iyi tanımalı ve gözlemlemelisiniz. Aslında sıkılan erkekler satışlarınızı artırabilir. Kriz ve fırsat çoğu zaman yan yanadır. Sizin hangisini görebildiğinizdir önemli olan.

Kiminin Rüyası Kiminin ??? =)

Çoğunuzun da bildiği gibi futbol takımlarının- başta dört büyüklerin- ürünlerinin satıldığı kendi isimleri altında mağazaları var.Formadan, eşofmana,atkı,bere,şapka,eldiven, çorap,mayo, yağmurluk hatta saat ve cep telefonu vb ürünler bu mağazalarda satılıyor.
Bunu ilk başlatan kulüp 2000 yılında mali kaynak sağlamak için Fenerium ile Fenerbahçe oldu. Şu an Türkiye' de 63, yurtdışında ise ( KKTC ve Almanya) 2 mağazasıyla Fenerbahçe taraftarlarına hizmet vermektedir. Niye bu konuyu seçtim; çünkü Fenerium pazarlama yöntemini muhteşem kullanmakta. Çok yüksek bir pazarda ve bunu yaratan en büyük etken 8 yıllık süreç içerisinde Fenerbahçe'mizin kazandığı başarılar ve dünyada isim yapmış, kaliteli oyuncuları Türkiye'ye getirerek taraftarlarını Fenerium'lara çekmesidir.
Bu 8 yıl içerisinde kimler geldi, kimler geçti diye başlarsak Kennet Andersson'dan, Rapaijlere, Ortega'dan Alex'e aynı zamanda Anelka, Appiah,Kezman ve son olarak dünyanın gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri olan Roberto Carlos'un takımımıza katılmasıyla tafartarlar Feneriumlara akın etti . O kadar çok forma ve ürün satıldıki geçen yıl ki cirosu yaklaşık 30 milyon dolar. Ayrıca geçen yıl 100. yıl sebebiyle Fenerium'un açıklamasına göre 300 binden fazla forma satıldığıdır. Ayrıca sezon başında da forma üretimi için de Adidas'la anlaşarak gelirini daha da arttırdı. Hem futbolcu getirip hem başarılar kazandıkça döngü işliyor ve akıl almaz paralar kazanıyor kulüp. İstanbul'da oynanan çeyrek final ilk maçına gittiğim zaman üstümde forma olmasına rağmen Fenerium'a gidip sarı beyaz formamı üstüme geçirdim. Orda gördüğüm manzaraya ağzım açık kaldı çünkü heryer talan edilmişti ve insanlar maçın başlamasın 2 saat kala bile ürünlere hücum ediyorlardı, düşün sadece o maçta ne kadar forma satıldığını.
Ayrıca o kadar muazzam bir iş olduğu için rakip takım taraftalarının da Fenerium açtığını gazeteleri takip eden arkadaşlarım görmüşlerdir. Tabi bunu kızdırmak için yazmıyorum, sonuçta bir ticaret yapılıyor ve en karlı şekilde insanlar bu işe atılmak istiyorlar franchise yoluyla da Fenerium açabiliyorlar.

12 Nisan 2008 Cumartesi

SATIŞLARI ARTTIRMAK İÇİN 14 BASİT TAVSİYE

1- İlk satışınızı gerçekleştirdiğiniz müşterinizi takip edin. Bunu basit bir “teşekkür” faks veya e-posta mesajı ile yapabilirsiniz. Takip iletişiminizde muhakkak diğer ürünlerinizin reklamını dahil edin.
2- Müşterinizle sipariş aşamasına geldiğinizde, müşterinizin ilgilenebileceğini düşündüğünüz benzer ürünlerden muhakkak bahsedin. Satış kapatılmışken, bu ürünler için de sizin tercih edilmeniz çok daha kolay olacaktır.
3- Müşterinizi, size yeni müşteriler getirmesi için teşvik edin. Örneğin, getirdiği her müşteri için indirimler uygulayın.
4- Ürününüz veya hizmetinizi müşterinize ulaştırırken, muhakkak diğer ürünlerinizin reklamını dahil edin.
5- Müşterilerinize ücretsiz birşeyler verin. Örneğin, üzerinde sizin reklamınız bulunan eşantiyonlar, ücretsiz kitaplar veya ücretsiz bir yararlı hizmet olabilir. Herkes ücretsiz olanı sever.
6- Satış sunumlarınızda, bu kelimelerin geçiğinden emin olun; “hızlı, basit, siz, sizin”.
7- Tanıtımlarınızda muhakkak sizden daha evvel satın almış kişilere yer verin. Bu kişileri sadece referans olarak yer vermeyin, gerçekten var olduklarını ispatlayın. Resimlerini koyun, söylediklerini yazın, hatta iletişim bilgilerini verin.
8- Tüm müşterilerinizle sürekli temasta kalmanın bir yolunu bulun. Herkes hatırlanmayı sever.
9- Teşvik satışlarını arttırabilmek için yeni sistemler geliştirin. Örneğin, iki tane alana üçüncü bedava, 10.000 YTL’yi geçerseniz %5 indirim...
10- Yararlı mnüşteri kitapçıkları geliştirin, bu kitapçıklara reklamınızı koyun. Eğer gerçekten faydalı bilgiler olan bir kitapçık geliştirebilirseniz, müşteriniz bu kitapçığı asla atmayacak, sürekli elinin altında bulunduracaktır, tabii sizin reklamınızı da!.
11- Müşterilerinize garantiler verin. Bu garantiler ürün ömrü, destek, değiştirme garantisi veya başka birşey olabilir.
12- Satış kapatma aşamasında, müşterinize sizinle çalışmanın / sizin ürün veya hizmetinizi kullanmanın tüm yararlarını tek tek anlatın. Rakamları kullanın, kesin olun.
13- Satın almayı kolaylaştırın. Satın alma ile ilgili tüm proseslerinizi gözden geçirin, daha hızlı, daha basit hale getirmek için sürekli test edin. İkna olmuş bir müşteri, karmaşık satın alma işlemlerinden bıkıp, sizden vazgeçebilir.
14- Sizden artık satın alma yapmayan, eski müşterilerinizle tekrar temas kurun. Onlara, sizinle tekrar çalışmaları için sebepler verin. Örneğin, özel indirimler, özel ödeme şartları, hediyeler... Yeni müşteriler kazanmak her zaman en pahalı yoldur.

4 Nisan 2008 Cuma

iyi bir markanın özellikleri

İyi Bir Markanın Özellikleri
a) Markanın söylenişi kolay olmalı. Başkalarıyla karışmamalı. Tanınmış reklam ajansı Cenajans'ın söylenişine çok benzeyen başka bir reklam ajansı Cenajans'ta olduğu gibi karışıklığa neden olmamalıdır.
b) Herhangi bir ürünün ya da kuruluşun adı, başka alanlarda kullanılmamalıdır. Karışıklıklara neden olabilir, örneğin, hepimizin bildiği "Koç Holding" yanında hiç ilgisi olmayan "Koç Otobüsleri" de vardır.
c) İnsan isimleri olmamalıdır. Aynı isimden pek çok kişi olabileceği ve ayrı yerlerde belki de aynı konudaki bir markalamada kullanılabileceği marka düşünülmelidir. Bunu önlemek de mümkün değildir. "Koç" örneğinde olduğu gibi.
d) Coğrafî isimler olmamalıdır. Aynı yörenin ismini kullanan pek çok firma ve ürün adı vardır. Bu durum, tüketici için de, firma için de olumsuzluktur. Örneğin; "Ankara" isminde gazoz, makarna fabrikası, reklam ajansı, sigorta şirketi, vb. markalar vardır.
e) Markalar, ürünün özelliğinden dogmasalıdır. Sarı,silindir gibi ürünün biçim ve rengini kullanmak yanlıştır. Aksine ürünle ilgisi olmayan, uydurulmuş bir ismin akılda kalma şansı daha fazladır. "Sana", "Omo" isimlerinde olduğu gibi.